Görevli ikinci kez tekrarladı, “Lütfen, sadece kısa bir süreliğine uçak dışına çıkmanız gerekiyor.” Çevredeki yolcular sessizce olan biteni izlerken, adam yavaşça ayağa kalktı. Kocaman gövdesiyle doğrulurken koltuğun metal kenarları hafifçe gıcırdadı. Adam, görevlinin tam karşısına dönerek durdu. Gözleri kabindeki kalabalığın üzerinde gezindi, sanki herkesin içinden geçeni okuyordu. Sonra beklenmedik bir şey oldu. Adam derin bir nefes aldı, yolculara dönerek gür ve tok bir sesle konuştu. O kadar yüksek ve kararlı bir tondaydı ki kabindeki uğultu bir anda kesildi.
“Ben,” dedi adam, “bu uçuşun kaptan pilotuyum.”
Sözleri adeta kabinde yankılandı. Birkaç saniyelik şaşkınlık sessizliği oldu. Gözler büyüdü, ağızlar hafifçe aralandı, herkes birbirine bakmaya başladı. Uçuş görevlisinin yüzü bir anda kızardı, gözleri büyüdü ve dudakları titredi. Az önce yolcudan uçaktan inmesini isteyen görevli, aslında uçuşu yönetecek olan pilotu tanımamıştı. Pilot ise günlük kıyafetleriyle kabine girmiş, kokpite geçmeden önce ufak bir kontrole göz atmak istemişti. Ne var ki görevli, onun yolcu olduğunu düşünerek koltuk sorunu çıkardığını sanmıştı.
Görevli, hızla toparlanmaya çalıştı. “Efendim… Ben… çok özür dilerim, sizi tanıyamadım. Kıyafetiniz…” diye kekelerken, kabindeki bazı yolcular gülmeye başladı, bazıları şaşkınlıkla başını sallıyordu. Adam ise sakinliğini hiç bozmadan hafif bir tebessümle, “Sorun değil. İşini ciddiyetle yapan birini görmek her zaman iyidir.” dedi. Görevlinin üzerindeki gerginlik biraz hafifledi ama yanaklarındaki kızarıklık hâlâ duruyordu.