Donup kalmıştım. “Ne demek istiyorsun?” dedim. “Ben, aslında… bir belgesel yapımcısıyım,” dedi. Yüzümdeki şaşkınlığı fark edince gülümseyerek devam etti. “Bu insanlar, ekibimden arkadaşlar. Bir süredir bir proje üzerinde çalışıyoruz ve bu proje aslında seni de kapsıyor.”
Kelimeleri sindirmeye çalışırken devam etti: “Senin gibi sıradan bir hayat yaşayan birinin, bir gecede sıradışı bir hikayeye dönüşen anlarını kaydetmek istedik. Ama bu sadece bir belgesel değil… Sana hayatımın en büyük sürprizini hazırlıyordum.”
Tam o anda masaya bir başka kutu daha koydu. Bu kez kutu açıldığında içinde parlak bir yüzük vardı. Adamlar ellerindeki kamerayı bana çevirmiş, tüm o anı kaydediyorlardı. Sevgilim dizlerinin üzerine çöktü. “Sana hep dünyanın en mutlu kadını yapacağıma söz verdim, değil mi? İşte bu bir başlangıç. Hayatımın geri kalanını seninle geçirmek istiyorum. Benimle evlenir misin?” dedi.
Gözlerim dolmuştu. İçimdeki korku yerini büyük bir rahatlamaya bırakmıştı. Gözlerimi ona dikerek sadece “Evet!” diyebildim.
Salonda alkış sesleri yükseldi. Adamlar “Hadi, gelin bunu kutlayalım!” diyerek şampanya açtılar. Bu sırada sevgilim yanımdan hiç ayrılmıyordu. O gece benim için tam bir peri masalına dönüştü. O beklenmedik anların hepsi bir araya gelerek hayatımın en güzel gecesine dönüşmüştü.
Belgeselin ilk bölümü bizim hikayemizle başlayacaktı. Ve hayatımızı anlatan o film, en mutlu şekilde devam edecekti.