Makyajımı yaparken içeriden gelen sesleri duyuyordum. Adamların biri derin bir kahkaha attı, diğeri biraz daha ciddi bir tonla konuşmaya başladı. Kulağımı kapıya dayayıp dinlemeye çalıştım ama tam anlayamadım. Kalbim hızla çarpıyordu, bu iki adam kimdi? Neden buradaydılar? İçimde garip bir huzursuzluk vardı ama makyajımı bitirip kendimi toparladım.
Lavabodan çıkarken gözlerim masada duran bir buket güle takıldı. Tam o sırada beni davet eden sevgilim yanımda belirdi. Yüzünde her zamanki sıcak gülümsemesi vardı, “Güzellik tamam mı?” diye sordu. “Kim bu adamlar?” dedim hafif bir korkuyla. Gözlerimin içine bakarak, “Birazdan her şeyi öğreneceksin, panik yapma,” dedi. Sesi güven vericiydi ama yine de içimde bir gerginlik vardı.
Salona geçtiğimizde iki adam ayağa kalktı. “Bu o mu?” diye sordu biri. Sevgilim başını salladı, “Evet, o.” Dedikleri şeyleri anlamadığım için hem korkuyor hem de merak ediyordum. Derken sevgilim bana döndü, “Ayakta kalma, otur,” dedi. Derin bir nefes alıp sandalyeye oturdum.
Adamlar masaya bir kutu koydular. Kutunun içinden bir kamera, bazı belgeler ve bir dosya çıktı. “Şimdi dikkatlice dinle,” dedi sevgilim. “Bu insanlar benim iş ortaklarım. Aslında sana söylemem gereken şeyler var. Sana anlatmadığım bir yönüm var çünkü korktum… Ama artık saklamak istemiyorum.”