Kuzenime dışarıda beklemesini söyledi. Kadın kapıyı kapattı, sessizce yanıma geldi. Masanın üzerine sarı bir zarf koydu. Elim refleksle geri çekildi. O ise gözümün içine bakarak konuştu:
“Tarık’ın geride bıraktığı bir şeyim ben. Ama ben hiçbir yere gitmedim. Çünkü onun bir yüzü daha var ve sen onu hiç tanımadın.”
Kanım çekildi. Bir adım geri gittim. Kadın ceketinin cebinden bir telefon çıkardı. Galeriye girip bana gösterdi. Tarık’ın farklı kadınlarla, farklı şehirlerde çekilmiş fotoğrafları… Tarihleri, yerleri, mesajları… Ve en son: “Zeynep’le işim bitince seni de alacağım.”
Boğazım kurudu. Başımı sallamak istedim, “Hayır, bu gerçek olamaz,” demek istedim. Ama kelimelerim yoktu. Kadın, masaya bıraktığı zarfı uzattı:
“Bu her şeyin belgesi. Gerçekler kaçtıkça büyür. Ama bugün, kaçmak mı kalmak mı… Bu karar senin.”
Kapıdan çıkarken durdu, arkasına döndü:
“Bir kadın başka bir kadına böyle bir şey yapmaz kolay kolay. Ama senin o kapıdan çıkıp bir yalanın içinde kaybolmana izin veremem.”
Kapı kapandı.
Odada yalnızdım.