{ }

Ailem gençken anne olacağımı öğrenip beni evden kovdu

Marissa, on yedi yaşında anne olacağını öğrendiğinde dünyası başına yıkıldı. Ailesinin yardım edeceğini sanmıştı ama sarılmak yerine soğuk bir ses duydu:
“Bebeği doğurursan gidebilirsin.”
Babası sessizdi, bakışlarını kaçırıyordu. Annesi, sanki utancını siliyormuş gibi ellerini önlüğüne sildi. Boğazında bir yumru vardı ama gözyaşı dökülmedi. Sadece çantasını -birkaç kıyafet, okul defterleri ve bir ultrason- toplayıp geceye çıktı.

Sokak lambaları uzun gölgeler oluşturuyordu ve şehir yabancı görünüyordu. Soğuk hava tenini kesiyordu ama içeride her şey yanıyordu -korku, kızgınlık ve yalnızlıkla. Hamileliğini öğrenen erkek arkadaşı ortadan kaybolmuştu. Arkadaşları kendileriyle meşguldü. Mesajlarına kimse cevap vermiyordu.

Marissa, çantasını karnına bastırarak parkta dolaştı. Dünya sırtını dönmüş gibiydi.

Ve aniden -kolyelerin yumuşak şıngırtısı. Mor paltolu bir kadın karanlığın içinden çıktı. Gümüş rengi saçlar, rengarenk eldivenler, parlak ve dikkatli gözler.
“Kaybolmuş gibisin,” dedi durarak. “Gece yalnız kalmak için en iyi zaman değil.”
“Gidecek hiçbir yerim yok,” diye fısıldadı Marissa.
“Öyleyse evime gel. Ben Dolly. Kedileri beslerim… ve kaybolanları.”

Dolly’nin evi şehrin dışındaydı; eskiydi, turkuaz panjurları ve kapısında zilleri vardı. İçerisi tarçın, kitap ve huzur kokuyordu. Kedi bir sandalyeye kıvrılmış, saat sessizce tik tak ediyordu.
“Sıcak gel,” dedi kadın önüne bir fincan çay koyarken. “Burada kimse yargılamaz.”

Reklamlar