{ }
Ormanın derinliklerinde, ağaçların gölgesinde kaybolmuş bir yaşlı kadın, mantar toplama tutkusuyla dolup taşmıştı. Her adımında doğanın sunduğu muhteşem renkler ve kokular arasında kaybolmuş, hayatta kalma içgüdüsüyle hareket ediyordu. Ancak, bir anlık dikkatsizlik, onu derin bir çukura düşürmeyi başardı. İlk başta panik içinde çırpınmaya başladı; zemin kaygandı ve elleriyle çıkmaya çalıştıkça, daha da derinlere battı. Fakat, bir süre sonra cehennemi bir sessizlikle karşılaştı. Yalnızca korku değil, aynı zamanda merak da içini kemiriyordu. Gözleri karanlık toprakta bir şeyin parladığını fark etti: korkutucu bir şekil, karanlığın içinde gizlenmiş, ona doğru yaklaşan bir şey. Ne olduğunu anlamak için derin bir nefes aldı ve dikkatle bakmaya karar verdi. Devamını Okumak İçin Sonraki Sayfaya
Kadın, bu çukurda sıkışıp kalmanın ötesinde, karşısındaki varlığın ne olduğunu çözmek zorundaydı. Korku, aklını sararken, merak da onu besliyordu; bu, bir içsel savaşın tam ortasıydı. Yavaşça, toprakta parlayan nesneye yaklaştı, nefesini tutarak her adımda daha da derinleşen karanlıkla yüzleşmeye çalıştı. Bu nesne, onun geçmişine dair bir iz taşıyor gibiydi; kaybolmuş anılar, unutulmuş hayaller. Belki de hayatı boyunca kaçtığı şeyler, şimdi tam önündeydi.
Tam bu noktada, yüzleşmekten başka çare olmadığını anladı. Gerçekten korktuğu şey, belki de kendi içindeki karanlıktı. Bu çukur, sadece fiziksel bir hapsetme değil, aynı zamanda ruhunun derinliklerine inme cesaretiydi. Sonunda, ormanın sessizliğinde, kendisiyle barışıp barışmadığını düşünerek bir adım öne çıktı; belki de gerçek kurtuluş, korkularıyla yüzleşmekte gizliydi.
Dilipak'tan gündemi sallayan açıklama
Anne ve Oğlunu
Fatih Ürek'ten gelen haber sevenlerini gözyaşına boğdu