{ }

iktidarın en büyük turpu

CHP’siz Muhalefet = Sonsuz İktidar?
Zeyrek’in analizine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar çevresi şu tespiti yapmış durumda: Türkiye’deki tüm muhalif enerji, eninde sonunda Cumhuriyet Halk Partisi’nde somutlaşıyor. Yerel yönetim başarıları, adaylık süreçleri ve toplumsal muhalefet CHP etrafında şekilleniyor. Bu nedenle CHP’nin zayıflatılması, diğer tüm muhalif yapıların etkisizleştirilmesini de beraberinde getiriyor.

Zeyrek bu durumu şu sözlerle özetliyor:

“CHP biterse muhalefet de biter. Muhalefet zayıfladığında ise kendilerine sonsuz iktidar yolu açılır.”

Bu çıkarım, basit bir yorumun ötesinde; son dönemde yaşanan siyasi gelişmeleri doğrudan açıklıyor. Özellikle 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik düzenlenen operasyon ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan dalga, Türkiye'nin farklı büyükşehirlerine uzandı. Antalya, Adana ve Adıyaman belediye başkanlarının da gözaltına alınması, sürecin münferit bir yargı adımı değil, kapsamlı bir siyasi proje olduğunu düşündürüyor.


Zeyrek’in yazısında dikkat çeken bir başka bölüm ise AKP’li Hüseyin Yayman’a verdiği sert yanıt. Yayman’ın sosyal medyada yaptığı “CHP demek yolsuzluk demek” paylaşımına Zeyrek, “Dedeme küfretmiş gibi hissettim” diyerek tepki gösterdi. Bu ifadeler, CHP’nin sadece bir siyasi parti değil, aynı zamanda bir toplumsal hafıza ve kuşaklar arası aidiyet meselesi olduğunu da gözler önüne seriyor.

Siyasi Operasyonlar mı, Yargı Süreçleri mi?
İktidarın “CHP’ye karşı operasyonel yaklaşımı” sadece gazetecilerin değil, kamuoyunun da odağında. Özellikle belediyelere yönelik yargı süreçlerinin zamanlaması ve seçiciliği, bunların hukuk çerçevesinde değil, siyasal strateji dahilinde yapıldığına dair güçlü bir kanaat oluşturuyor.

Muhalefet cephesi ise bu gelişmeler karşısında ortak bir duruş sergilemekte zorlanıyor. Bu da Zeyrek’in dikkat çektiği “stratejik akıl” eksikliğini doğrulayan bir gelişme olarak yorumlanabilir.


CHP Ne Yapmalı?
Zeyrek’in yazısının en önemli mesajı, CHP’ye yönelik bir uyarıdır. Artık partinin iç meselelerle oyalanmayı bırakıp, büyük resmi görmesi gerektiğini vurguluyor:

“CHP’nin artık bunu bilerek hareket etmesi ve stratejik akılla ilerlemesi kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldi.”

Bu sözler, sadece CHP yönetimine değil, muhalif seçmene de bir çağrı niteliğinde. Çünkü siyasi stratejiler yalnızca liderlerle değil, toplumsal reflekslerle de şekillenir.

Sonuç olarak, Deniz Zeyrek’in ortaya koyduğu “büyük turp” metaforu, mevcut siyasi atmosferin özetidir. CHP’nin tasfiye edilmesiyle hedeflenen şey, sadece bir partinin değil, Türkiye’deki demokratik denge sisteminin çökertilmesidir. Bu süreç, yalnızca CHP’nin değil, tüm muhalefetin ve demokratik kamuoyunun nasıl pozisyon alacağıyla doğrudan şekillenecektir.

Reklamlar