Kutunun içinde sade, yıpranmış bir defter vardı. Kapağı solmuş, kenarları yıllarca elden geçirilmekten yıpranmıştı. Yine de açtığımda, yaşlı kadının varlığıyla sarmalandım; sanki yanımda oturmuş, hikâyesini paylaşıyormuş gibiydi. Her sayfa, ruhuna açılan bir pencereydi; kelimelerle hiç paylaşmadığı anıların, düşüncelerin ve hayallerin bir duvar halısını gözler önüne seriyordu. Adı Margaret'ti, ama bana hep Maggie demem konusunda ısrar etmişti. Defterdeki ilk kayıt altmış yıldan uzun bir süre önce yazılmıştı; genç bir kadının hayat, aşk ve özlemler üzerine düşünceleri. Meğer bir yazarmış, kelimeleri zarafet ve derinlikle akıyormuş. Okurken, onu umut ve vaatlerle dolu gençliğinde hayal edebiliyordum. Maggie dünyayı gezmiş, hayatın coştuğu şehirlerde ve günlerin yavaşladığı kırsal köşelerde yaşamıştı. Hayatı, her biri bir öncekinden daha canlı deneyimlerden oluşan bir mozaikti, ancak kaybın acısı yazılarında her zaman mevcuttu. Derinden sevmiş ve derinden kaybetmiş, her kayıp ruhunu kemirmiş, ta ki kendini Maple Sokağı'nda yapayalnız bulana kadar.Devamı diger sayfada.
Sayfalar arasında, Maggie'nin paylaştığımız yemeklere duyduğu minnettarlık elle tutulur gibiydi. "Bugün bana çorba getirdi," diye yazıyordu bir notta. "Midemden çok, kalbimi ısıttı. Nezaketin bir can simidi olduğunun farkında değil." Elimde yemeklerle uğradığım her gün, Maggie kelimelerden bir miras yaratmış, basit sohbetlerimizden şiirler yaratmıştı. Yazıları, insani bağların gücüne ve nezaketin derin etkisine bir tanıklıktı. Yalnızlığında, birinin onu gördüğünün, birinin umursadığının bilincinde teselli bulmuştu. Maggie son notunda şöyle yazmıştı: "Karanlıkta bana ışık tutan sevgili dostuma: Bu benim hikayem. Artık senin de hikayen. Görünmeyeni görmen ve sevilmeyeni sevmen için sana ilham versin." Defteri kapatırken yüreğim sızladı, gözyaşları görüşümü bulanıklaştırdı. Maggie'nin hediyesi sadece kelimelerden ibaret değildi. Basit, insani ilişkilerde bulunan güzelliğin bir hatırlatıcısıydı; yaşın, koşulların ve zamanın ötesinde olan türden. Bir zamanlar görünmez görünen hayatı, şimdi sözleriyle parlak bir şekilde parlıyor, bir umut ve direnç feneri gibiydi.Go'rsele ilerleyn devamı diger sayfada...
Günler geçtikçe Maggie'nin hikâyesini komşularımızla paylaştım; sözleri, bir zamanlar onu görmezden gelen sokağa hayat katıyordu. Hava hafiflemiş gibiydi ve komşular birbirlerini yeni şekillerde fark etmeye, yanlarından geçerken küçük baş sallamalar ve gülümsemeler paylaşmaya başladılar. Maggie'yi beslerken, sadece bedenini beslemekle kalmamış, farkında olmadan ruhunun da gelişmesine yardımcı olmuştum. Karşılığında, o da bana maddi zenginliğin çok ötesinde bir hediye vermişti. Maggie'nin mirası yaşamaya devam etti; sözleri, en küçük hareketlerin bile dünyada silinmez bir iz bırakabileceğinin sürekli bir hatırlatıcısıydı. Maggie'nin sandalyesi boş kalsa da varlığı devam etti; hikayesi sonsuza dek benimkiyle iç içe geçti, etrafımızdakilerin hayatlarındaki güzellikleri fark edemeyecek kadar meşgul, hızla akıp giden bir dünyada sevgi ve şefkat dolu eylemlere ilham verdi.